Mihail Şolohov’un yazdığı hikayeden yola çıkarak Sergey Bondarçuk’un aynı adla beyaz perdeye aktardığı film. Öyküde bütün hikaye yazarın ağzından anlatılmaktadır. Bu yapı filme aynen taşınmıştır. Anlatıcı ırmağın kıyısında beklerken, oradan yanında küçük bir çocukla geçen bir adamla tanışır. Vapurun gelişini beklerken sohbete başlarlar. Böylece çocuklu adamın hayat hikayesini öğreniriz. Savaştan sonra oradan oraya sürüklenen Sokolov’un yolu, şoförlük yaptığı Uryupinsk’te savaşın anasız-babasız bıraktığı Vanyuşka ile kesişir. Bu kesişme ikisi için de yeni bir başlangıç olacaktır.
Usta Rosselini onun filmi için savaş hakkında çekilmiş en güçlü, en büyük film şeklinde konuşmuş. Bu filmin bu kadar beğenilmesinin altında, kimi eleştirmenlere göre, savaş esirliğine karşı yerleşik bakış açısını sarsması yatmaktadır. Gene bu eleştirmenlere göre, o güne dek, savaşta esir düşenler neredeyse hainlerle eş tutuluyordu. Şolohov’un öyküsü ve Bondarçuk’un filmi bu bakış açısının yeniden ele alınmasına yol açmış.